Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Nedir?
Anayasa Mahkemesi anayasa yargısını gerçekleştiren yüksek mahkemedir. 1961 Anayasası ile kurulan yüksek mahkemenin en temel amacı yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemektir. Bunun yanı sıra kimi devlet büyükleri ve üst düzey kamu görevlilerini Yüce Divan sıfatıyla yargılamak, siyasi parti kapatma davalarına bakmak, siyasi partilerin mali denetimini gerçekleştirmek, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ve milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin iptal istemlerini karara bağlamak ve Uyuşmazlık Mahkemesi başkanını seçmek görevlerini de haizdir. 2010 yılındaki Anayasa değişikliği sonucunda Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri arasına bireysel başvuruları incelemek ve karara bağlamak eklenmiştir. Böylece belirli temel hak ve özgürlükleri kamu gücü kullanan kişi veya kurumlarca ihlal edilen kimselerden ihlali olağan kanun yollarıyla giderilmeyenler için olağanüstü bir iç hukuk yolu getirilmiştir.
Anayasa m. 148/3 uyarınca “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır”. Anayasa Mahkemesi başvurularının usul ve esaslarına dair başlıca düzenlemeler Anayasa’nın öteki hükümlerinde, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nde yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesi’ne Kim Başvurabilir?
Anayasa Mahkemesi başvuruları bakımından Anayasa’da “herkes” temel alınmış, kişi bakımından bir ayrım yapılmamıştır. Gerçek kişilerin koşulları oluştuğu ölçüde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabileceği kuşkusuzdur. Bununla birlikte, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına tanınan siyasal hak ve özgürlükler için yabancılar bireysel başvuruda bulunamazlar. Özel hukuk tüzel kişileri ise yalnızca tüzel kişiliklerine ait temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir. Anayasa Mahkemesi kamu tüzel kişilerinin bireysel başvuru ehliyeti olmadığı kanısındadır (İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, B. No: 2013/1430, 21.11.2013, § 29). Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru bir iç hukuk yolu olması hasebiyle yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu gücü kullanan makamlarının gerçekleştirdikleri hak ihlallerini inceleyebilir.
Yabancı bir devletin gerçekleştirdiği hak ihlalleri Anayasa Mahkemesi başvurularına konu edilemez (Ali Zeki Irmak, B. No: 2014/15990, 16.02.2017, § 67-68). Bu durumda Anayasa Mahkemesi yer yönünden yetkisizlik kararı verecektir. Öte yandan, ihlalin gerçekleştiği yer Türkiye olmasa dahi Türkiye Cumhuriyeti’ne izafe edilebilen bir hak ihlali söz konusu ise Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruyu inceleyebilecektir. Anayasa geçici m. 18/7 uyarınca, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un bireysel başvuruya ilişkin hükümlerinin yürürlüğe giriş tarihi olan 23.09.2012 kritik tarih olarak kabul edilmekte ve yalnızca bu tarihten sonra kesinleşen işlem ve kararlara karşı bireysel başvuru yoluna gidilebilmektedir. Kritik tarihten önceki işlem ve kararlara dair Anayasa Mahkemesi başvuruları zaman bakımından yetkisizlik kararıyla sonuçlanacaktır. Ayrıca hak ihlaline yol açtığı ileri sürülen işlem ya da karara karşı iç hukukta var olan olağan başvuru yollarının tüketildiği tarihten, böyle bir başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren işleyen otuz günlük bir başvuru süresi bulunmaktadır. Güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenen kimseler bireysel başvuruda bulunabilir. Bu noktada altını çizmek gerekir ki her temel hak ve özgürlük Anayasa Mahkemesi başvurularına konu edilemez. İhlal edildiği ileri sürülen hakkın Anayasa’da yer alması tek başına yeterli değildir.
Bir hakkın bireysel başvuruya konu edilebilmesi için, o hakkın hem Anayasa’da hem de İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’de ve bu sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu ek protokollerinde düzenlenmesi gerekir. Resmi adıyla İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa’da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olarak anılmaktadır ve kamuoyunda da çoğunlukla bu adla bilinmektedir. Anayasa’nın ve Sözleşme’nin kesişim alanına girmeyen hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesi konu bakımından yetkisizlik kararı vermektedir.
Anayasa Mahkemesi’ne Nasıl Başvurulur?
Anayasa Mahkemesi başvuruları Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün ekinde yer alan ve Anayasa Mahkemesi’nin resmi internet sitesinde yayımlanan matbu ve güncel bireysel başvuru formunun doldurulması ve Anayasa Mahkemesi’ne teslim edilmesi suretiyle yapılır. Anayasa Mahkemesi anılan formdan başka bir form üzerine yazılan bireysel başvuru dilekçelerini kabul etmemektedir. Bireysel başvuru formu elle yazılarak doldurulabileceği gibi bilgisayar üzerinden de doldurulabilir. Her iki durumda başvuru formu başvurucunun ya da varsa kanuni temsilcisinin ya da vekilinin ıslak imzasını içermeli ve başvuru evrakı fiziken teslim edilmelidir.
UYAP Vatandaş Portalı ya da UYAP Avukat Portalı üzerinden elektronik ortamda bireysel başvuruda bulunma olanağı henüz mevcut değildir. Bireysel başvuru formunun Türkçe olarak ve eksiksiz doldurulması gerekir. Bireysel başvurular harca tabidir. Ancak başvurucu söz konusu harcı ödemekten yoksun ise durumunu ortaya koyan bilgi ve belgeleri sunarak adli yardım talep edebilir. Bireysel başvuru evrakının doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne verilip işleme koyulması yoluyla başvuruda bulunulabilir. Bireysel başvuru evrakını mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikleri aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne ileterek başvuruda bulunmak da mümkündür. Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunursa eksikliğin giderilmesi için on beş günü geçmemek üzere kesin süre verilir ve geçerli bir mazeret olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verilir.
Anayasa Mahkemesi Başvuruları Nasıl Değerlendirir?
Anayasa Mahkemesi bir bireysel başvuruyu öncelikle yukarıda anılan başvuru koşullarının yanı sıra kabul edilebilirlik ölçütleri yönünden inceleyecektir. Gerek Anayasa’da gerek Anayasa Mahkemesi kararlarında birtakım istisnalar öngörülmüş olmakla birlikte, kural olarak iç hukuktaki olağan kanun yolları tüketilmeden bireysel başvuruda bulunulamaz. Aksi söz konusu olduğunda Anayasa Mahkemesi, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verecektir. İç hukuk yollarının tüketilmesinden itibaren geçerli bir mazeret olmaksızın otuz gün içinde yapılmayan bir başvuru ise süre aşımı nedeniyle kabul edilemez bulunacaktır. Anayasal önemi bulunmayan veya başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular kabul edilebilir olmayan başvurulara başka bir örnektir. Önemli kabul edilebilirlik ölçütlerinden bir diğeri, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Bu ölçüt, içeriğinde başka alt ölçütler barındırmaktadır. Anayasa Mahkemesi kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlardan ziyade temel hak ve özgürlüklerin devlet eliyle ihlal edilip edilmediğinin incelendiği olağanüstü bir kanun yoludur. Dolayısıyla temyiz dilekçesi niteliği taşıyan bir başvuru açıkça dayanaktan yoksun olacaktır. Bunun dışında, bireysel başvuruda iddia edilen hususlar gerçeği yansıtmıyorsa veya bunlara ilişkin yeterince kanıt sunulmamışsa, bireysel başvuruya konu edilen olayda bir ihlalin olmadığı açıksa ya da başvuru karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaretse yine açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilecektir. Başvurucu ölürse, mirasçıları bireysel başvuruyu sürdürmek istemezse, ihlalin sonuçları başvuru sürerken ortadan kalkarsa ya da başvurucu bireysel başvurusundan feragat ederse bu kez düşme kararı verilir. Bireysel başvuru hakkının kötüye kullanıldığı başvurular ise hem bu nedenle reddedilecek hem de başvurucu hakkında para cezasına hükmedilecektir. Kabul edilebilir olduğuna karar verilen bireysel başvurular artık esastan incelenecek ve ortada bir ihlal olup olmadığına karar verilecektir.
Avukat Kimdir?
Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden kişidir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m. 2/1’de avukatlığın amacı “hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak” olarak tanımlanmıştır. Ardından avukatların bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis edeceği düzenlenmiştir. Avukat olabilmek için gereken koşullar arasında Türk hukuk fakültelerinin birinden mezun olmak ve avukatlık stajını bitirmiş olmak bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Başvurularında Avukatın Rolü Nedir?
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru bizzat yapılabileceği gibi avukat yardımından yararlanarak da yapılabilir. Başvurucu bir avukat tarafından temsil ediliyorsa Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yetkisini içeren vekâletnamenin sunulması gerekir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru teknik bir alandır, başka bir deyişle insan hakları hukuku, anayasa hukuku ve başvurunun ilgili olduğu diğer hukuk dallarına ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin güncel içtihadına ilişkin geniş ve teknik hukuki bilgi gerektirir. Avukat yardımından yararlanan bir başvurucunun başvurusu daha özenli, tutarlı ve içeriği dolu olacak, bu da başvurunun kabul edilebilir bulunma olasılığını artıracaktır. Ayrıca avukat yardımından yararlanılması, koşulları oluştuysa adli yardımdan yararlanmaya engel teşkil etmemektedir. (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, B. No: 2017/21882, 10.02.2021, § 56).
Bireysel başvuruda bulunurken hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği ve bu ihlalin nasıl ifade edildiği yaşamsal önem taşır. Örneğin seyahat özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bir bireysel başvuru reddedilecektir, zira bu özgürlük henüz bireysel başvuruya konu edilebilecek haklardan değildir (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20.02.2014, § 52-53). Bir avukatın bu hakkın ortak koruma alanına girmediğini bilmesi ve ortada bir hak ihlali varsa bunu bireysel başvuruya konu edilebilen haklar çerçevesinde ifade etmesi beklenir. Yeterli hukuk bilgisini haiz olmayan bir başvurucunun böylesi noktalarda hukuki hatalara düşmesi ve en kötü olasılıkta başvurusunun reddedilmesine yol açması olasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin biçim ve süre kuralları konusunda oldukça titiz bir inceleme yaptığını vurgulamakta yarar vardır.
Örnek verilecek olursa Anayasa Mahkemesi, kesin bir mahkeme kararı henüz tebliğ edilmemiş olsa dahi, kararın tebliğ tarihinden önce öğrenildiğinin herhangi bir işlemden ya da beyandan anlaşılmasını başvuru süresinin başlaması için yeterli saymaktadır (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13.06.2013, § 21-22) ve sürenin öğrenme ile başladığı yönündeki içtihadını oldukça sıkı uygulamaktadır. Anayasa Mahkemesi, güncel bir kararında, başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale edildiğini tespit etmesine karşın başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü olayları soyut olarak açıkladığı ve ihlal iddialarını yeterince temellendirmediği gerekçesiyle başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur (Cemal Günsel, B. No: 2016/12900, 21.01.2021, § 27-31). Bu kararda da görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi’nin başvurucunun maddi ve hukuki gerekçeleri yeterince açıklama ve kanıtlama yükümlülüğünü konusundaki tutumu katıdır. Avukat yardımından yararlanan bir başvurucunun bireysel başvuru sürecinde böylesi engellerle karşılaşma olasılığı düşüktür. Tüm bu açıklamalar ışığında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru gibi teknik bir alanda avukattan destek alınmasının pek çok açıdan başarı şansını artıracağı ve usulüne uygun bir başvuru yapılmasına yarar sağlayacağı açıktır.