Genel Olarak Üst Hakkı Kavramı ve Üst Hakkının İçeriği
Ülkemizde son yıllarda nüfusun hızla artması, kentleşme, turizm ve yatırım faaliyetlerinin çoğalması gibi etkenlerin sonucu olarak, üst hakkı, günümüzdeki konut
Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.
M.K. Ataturk
BİREYSEL BAŞVURU
BİREYSEL BAŞVURU
Ülkemizde son yıllarda nüfusun hızla artması, kentleşme, turizm ve yatırım faaliyetlerinin çoğalması gibi etkenlerin sonucu olarak, üst hakkı, günümüzdeki konut
Genel Olarak İş Sözleşmesi Türleri İş hukukunda birden fazla iş sözleşmesi türlerinin bulunmasının kaynağını İş K. m 9 oluşturmaktadır. İş
6760 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 6. maddesinde yer alan tanımı ile marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mal
sss
Avukat, her türlü hukuki sorun ve anlaşmazlığın, adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi ve genellikle hukuk kurallarının tam olarak uygulanması hususunda, yargı organları ve hakemlerle resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlara yardım etmek amaçlarıyla, hukuki bilgi ve tecrübelerini, adaletin hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis ederek kamu hizmeti gören serbest meslek mensubu kişidir. ” (Av.K.m.2)
Avukatlık Kanununun 1. Maddesi de “Avukatlık kamu hizmetidir” şeklinde mesleğin niteliğinin açık biçimde ortaya koymuştur. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, avukatın iki yönlü bir işlevi bulunmaktadır. Avukat taraf temsilcisi faaliyet göstermenin yanısıra, yargılama faaliyetlerine katılarak “yargının bir çalışanı” olmak sıfatıyla, adaletin gerçekleştirilmesi çabasına da ortak olmaktadır.
Avukatlık Kanununda değişiklik yapan 2.5.2001 tarih 4667 sayılı kanun, 1. Madde II. Fıkrasında “Avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder” ifadesine yer verilerek, avukatın, yargının kurucu unsuru olduğu ve bağımsızlığı vurgulanmıştır. Bu bağlamda avukatın, hukuki bilgi ve tecrübesini ortaya koyarak, fertlerin haklarına kavuşmaları ve uğradıkları haksızlıkların giderilmesi bakımından, onlara taraf temsilcisi olarak yardımda bulunurken; aynı zamanda adaletin gerçekleştirilmesine de hizmet etmekte olduğunu, altını çizerek ifade etmek gerekir.
Ayrıca avukat, hukuki bir sorun hakkında danışma gereksinmesi doğduğu durumlarda da kendisine başvurulan kişidir. Hangi türde olursa olsun, avukat, söz konusu faaliyetlerini, halkın, meslektaşlarının ve çeşitli mercilerin kendisine güvenle bakabilecekleri biçimde yürütmek durumundadır. Bu güven, avukatın toplumsal yararı amaçlayan mesleğini, gerektiği biçimde yürütebilmesinin ön şartıdır.
Adli yardım, toplumun ekonomik bakımdan zayıf olan fertlerine sağlanan ve adalete erişme konusundaki engelleri kaldırmayı hedefleyen bir ilkedir. Bu ilke, adil yargılanma hakkının bir sonucudur.
Adli yardım, dava harç ve masraflarından muaf tutulma gibi hususları kapsar. Baroların adli yardım kararı ile sadece avukat atanması yapabilir. Adli yardım kararı mutlaka mahkemece verilmelidir. İcra-iflas takipleri için adli yardım talebi takibin açıldığı veya açılacağı icra dairesinin bağlı olduğu icra hukuk mahkemesine yapılırken dava ve geçici hukuki koruma tedbirleri için ise iki seçenek vardır. Talepte bulunan esas hakkındaki davasıyla birlikte adli yardım talebinde bulunabileceği gibi; davadan önce esas talebini ileri süreceği mahkemeye başvurmak suretiyle de adli yardım talebinde bulunabilir. Adli yardım talebini mahkeme, hem duruşma esnasında hem dosya üzerinden de değerlendirebilir. Ancak talep olduğunda adli yardım talebinin incelenmesi duruşmalı olarak yapılır.
HMK madde 339 adli yardımla ertelenen yargılama giderlerinin tahsilini düzenlemiştir:
(1) Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
(2) Adli yardım kararından dolayı Devletçe ödenen veya muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, adli yardımdan yararlananın mağduriyetine neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa, mahkeme, hükümde tamamen veya kısmen ödemeden muaf tutulmasına karar verebilir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa):
Madde 36-Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme):
Madde 6:
1- Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.
2- Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
3- Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
4-
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
e)Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.
Yargının ortaya çıkışından bu yana var olan adil yargılanma ilkesi, milletlerarası geçerliliği olan bir metinde ve taraflar için bağlayıcı kurallar olarak bir sözleşme hükmü kimliğinde ifadesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bulmuştur. (Yahya Zabunoğlu adil yargılanma hakkı ve idari yargı İzmir Barosu yargı reformu 2000 sempozyumu )
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde ifadesini bulan adil yargılanma hakkı yargılamanın hakkaniyetine uygun, adil bir biçimde yerine getirilmesini amaçlar. (İnceoğlu)
Adil yargılanma hakkı, hukuk ve ceza davalarında ve hatta belli ölçülerde medeni hak ve vecibe niteliğinde olan idari iş ve işlemlerden doğan davalarda da yargılamaya ilişkin ilkeleri belirleyerek hukuk devletinin temel unsurunu oluşturmaktadır (İnceoğlu)
AİHS’nin 6. Maddesi pek çok hak ve ilkeyi bünyesinde barındıran genel bir maddedir. Sözleşmenin 6. maddesindeki adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerden bir kısmı açıkça maddede belirtilmiş bir kısmı ise AİHM tarafından genişletici yorum yöntemi ile madde metnine dâhil zımni unsurlar olarak belirlenmiş ve bu belirlenen ilkeler artık AİHM içtihadı haline gelmiştir. (Yılmaz Ali Efendioğlu: AİHS ve Anayasal açıdan adil yargılanma hakkı, Anayasa yargısı, sayı 10)
AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel unsurları şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Kanuni, bağımsız ve tarafsız mahkemede dava açma hakkı
2- Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı
3- Makul süre içinde yargılanma hakkı
4- Aleni surette yargılanma hakkı
Kanunla kurulmuş, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkı; temel insan hakları içerisinde düzenlenen en önemli haklardandır. Taşıdığı önem itibariyle pek çok ülke anayasası, ulusal sözleşmeler ve ulusal yasalar tarafından güvence altına alınmıştır.
Bu hakkın önemli bir unsuru, yargılama yapan makamın mahkeme statüsüne sahip olması, yargıçlardan kurulu olması ve bu mahkemenin kanunla kurulmasıdır. Özellikle kanuni hâkim güvencesi; uyuşmazlığı ortaya çıkmasından önce kanunla kurulmuş ve yine yetkileri, görevleri ve uygulayacağı yargılama usulü kanunla belirlenmiş olan mahkemeleri ifade etmektedir. Bu sayede, baştaki siyasal iktidarın tercihlerinden etkilenebilecek ve keyfi uygulamalarda bulunabilecek mahkemelerin varlığının da önüne geçilmiş olunmaktadır. Herkes, yargılama usulü, görevi, yetkisi önceden belirlenmiş olan bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkına sahiptir.
Mahkemelerin bağımsızlığının kökeninde ‘güçler ayrılığı’ ilkesi yatmaktadır. Yargı erki, yürütme ve yasama organının işlemlerinden bağımsız niteliktedir. Hukuk devletinin temel niteliklerinden biri de yargı mercilerinin, siyasi ve başka müdahalelerin etkisinden uzak bağımsız hareket edebilmeleridir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemelerin tarafsızlığını ‘objektif’ ve ‘subjektif’ olmak üzere iki şekilde ele almaktadır. Objektif tarafsızlık, mahkemelerin kurumsal tarafsızlığı olup mahkemelerin kişi üzerinde bıraktığı izlenim, yani; hak arayanlara güven veren, tarafsız bir görünüme sahip olan yargılama dışı kurumların etki ve baskısı altından kalmayan mahkemelerin varlığını gerektirmektedir.
Subjektif tarafsızlık ise doğrudan doğruya hâkimlerin kişisel yapılarına bağlı olan tarafsızlıktır. Hâkimlerin, kişisel anlamda önyargılı olup olmamalarını etkileyebilecek her türlü durum subjektif tarafsızlığın kapsamı içerisinde incelenmektedir.
Hakkaniyete uygun yargılanma AİHS’nin 6. maddesinin güvence altına alındığı en önemli ilkelerden bir tanesidir. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı; özellikle ulusal mahkemelere başvurabilme ve ulaşabilme, bu mahkemeler önünde iddia ve savunmada bulunma hakkını, mahkemelerin usuli işlemlerinden haberdar olma ve bu işlemlere bizzat veya temsilcisi aracılığı ile katılma hakkını, kendisini bizzat veya bir avukatın yardımından faydalanarak savunabilme hakkını, davada ileri sürdüğü iddiaların ve delillerin karşı tarafın iddia ve delilleriyle eşit imkanlarda araştırılmasını ve eşit değerlendirmeye tabi tutulmasını isteme hakkını, mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunluluğu, hükmün aleni olarak tefhimi, ilk derece mahkemesinin kararına, daha üst derecedeki mahkemede itiraz edebilme ve bu mahkemede yeniden inceletme haklarını kapsamaktadır.
Makul sürede yargılanma hakkı, yine adil yargılama hakkının önemli unsurlarından biridir. Tüm hak arayanlar için geçerli olan bu ilkelerin amacı uyuşmazlığın taraflarını yargılanma işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korumak uyuşmazlık konusu hakka bir an önce ulaşabilmelerini sağlamak ve tarafların, davanın nasıl sonuçlanacağı konusunda endişe ile yaşamalarını önlemektir. Makul sürede yargılanmanın sağlanmasında üç temel ölçütten hareket edilmektedir. Bunlar; dava konusun niteliği, yargılama sırasında tarafların tutumu ve ulusal yargılama makamlarının davranışlarının makul sürede yargılamayı etkileyip etkilemediğidir.
Adil ve hakkaniyete uygun bir yargılamanın sağlanmasında önemli unsurlarından bir tanesi de yargılamanın aleniliği ve kamuya açık yargılama yapılmasıdır. Tüm yargılama işlemleri için geçerli olan bu ilke mahkemenin yargısal işlemlerinin ilgili olmayan kişilerce dış görünümüdür.
Aleniyet ilkesi hakimlerin keyfi davranışlarının önlenmesi ve tarafsızlığın sağlanması, halk da genel hukuk bilincinin uyandırılması yargı sisteminde kontrolün tesis edilmesi davanın ve muhakeme faaliyetlerinin kamu tarafından denetlenmesinin mümkün kılınması bakımından önem taşımaktadır.
Duruşmaların açıklığı iki kapsamda ele alınıp incelenmektedir. Bunlardan birincisi; doğrudan katılmadır. Doğrudan katılma: herkesin duruşma salonlarına girebilmesini ve muhakeme faaliyetlerini izleyebilmelerini ifade etmektedir.
Diğer bir aleniyet türü olan dolayısıyla aleniyette ise çeşitli basın araçları: televizyon, gazete, radyo gibi araçlarla muhakeme işlemlerinin geniş halk kitlelerine duyurulmasıdır. Kural, yargılama faaliyetinde alenilik olmasına rağmen; bazı hallerde duruşmaların gizli yapılmasında hem kamunun hem de davaya katılanların yararları söz konusu olabilmektedir. Özellikle kamu düzeni, kamu yararı, genel ahlak, ulusal güvenlik, mahkeme salonlarının disiplini açısından ve küçüklerin çıkarlarının veya tarafların özel yaşamlarının korunmasının gerektirdiği hallerde aleniyetin kaldırılması mümkündür.
Avukat ile müvekkili arasındaki hukuki ilişki, maddi hukuka tabi olup; özel hukuk alanındaki bir sözleşme ilişkisidir. Bu sözleşme ilişkisi Borçlar Kanununda düzenlenmiş olmamakla beraber 1136 Sayılı Kanunu değiştiren 4667 sayılı kanunla değişik Avukatlık Kanunun 166. Maddesinde, avukatlık sözleşmesinin kapsamı kenar başlığıyla Onbirinci Kısım “Avukatlık Sözleşmesi”ne ayrılarak düzenlenmiştir.
Avukat-müvekkil ilişkisi, vekalet verenin yerine getirilmesini arzuladığı avukatlık hizmetini ortaya koyan ve avukatında müvekkiline karşı çerçevesi dahilinde faaliyette bulunmayı bir ücret karşılığı taahhüt ettiği ivazlı sözleşme olarak ortaya çıkar. Bu sözleşmeye avukatlık sözleşmesi denir ve her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olup, Türk Borçlar Hukuku Mevzuatında düzenlenmiş değildir. Ancak, konusu belli bir işin görülmesi olduğundan, iş görme sözleşmeleri denilen ve yasal olarak düzenlenmiş bulunan hizmet, eser, vekâlet, yayın sözleşmelerinden yakın olduğu sözleşme tipine göre, tabi olduğu hükümlerin belirlenmesi yoluna gidilmelidir.
Karakteristik nitelikleri, tamamen veya önemli oranda bir diğer kimse yararına çalışma olarak belirlenebilen iş görme sözleşmelerinin, yasal olarak düzenlenmiş olanlarının yanı sıra, hukuki nitelikleri önceden ortaya konulmuş olmayan factoring, franchising, bankacılık işlemleri, seyahat sözleşmeleri, mimarlık sözleşmesi gibi türleri de bulunmaktadır. Bu sözleşme 4667 Sayılı Kanun ile 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu değiştirilirken 163. Madde ile avukatlık sözleşmesi adıyla yasal düzenlemeye kavuşturulmuştur. Avukat ile müvekkil arasında akdolunan, avukattan beklenen hukuki yardımın içeriğini ve üstelendiği vekâlet yasal zemine oturtulmuştur. Avukatlık Kanunu, varlığı şüphesiz olan bu sözleşmeyi ismen metnine almakla ve tanımlamasını yapmakla isabetli bir tutum ortaya koymuştur. “Avukatlık sözleşmesi” kavram ve kurumunun ilk olarak kanunda belirtilmiş olması, bir zorunluluğun gereğidir. Avukatlık, mimarlık gibi özel bir akademik eğitim ve formasyon gerektiren nitelikli hizmetler söz konusu olduğunda, bu hizmetler için sui generis sözleşme tipleri yaratmak, karşılıklı edimlerin yapılarından kaynaklanan bir gerektir. Mimarlık sözleşmesi, factoring vb. leri de bu şekilde doğup kabul görmüştür. Avukatlık ve savunma mesleği hizmetleri, Avukatlık Kanununda ve mesleğe ilişkin kurallarda düzenlenmiş ve tamamıyla hizmete özgü olan bir hukuk alanı yaratılmıştır. Bunu “Avukatlık Meslek Hukuku” olarak adlandırmak mümkündür. Bu kurallar, avukatın, iş sahibiyle olan ilişkisi başta olmak üzere, mesleği gereği irtibat halinde olduğu çeşitli kişi ve kuruluşlarla olan ilişkisine dair hükümler de içermektedir. Fiilen “Avukatlık Sözleşmesi İlişkisi”ni, bu kurallar düzenlenmiştir ve mevcut fiili duruma hukuki nitelik kazandırarak avukatlık sözleşmesinin tanımı yapılıp yasalaştırılmıştır.
Avukatın müvekkiliyle olan ilişkisi, Borçlar Kanununun hizmet ve vekâlet sözleşmesi kalıplarına sığdırılamaz. “devlet garantili hizmetler” den olan avukatlık, “yüksek özen yükümlülüğü” nün söz konusu olduğu hizmetlerdendir. Avukat bakımından YBK.m.506/III gereğince “vekil bakımından özen borcunun doğuracağı sorumluluğun belirlenmesinde benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır” hükmü kullanılabilir. Avukatlık sözleşmesi, Avukatlık Kanununda tanımlanmış olmakla beraber avukatlık kanununda uygulanacak hüküm bulunmaması halinde BK’ nun vekâlet akdi hükümlerinin uygulanabileceği bir sözleşme olarak nitelenebilir. Verilen avukatlık hizmetinin niteliğine bağlı olarak, vekâlet akdi hükümlerini uygulamanın yeterli olmayabileceği durumlar da bulunabilmektedir. Bu gibi halleri Avukatlık Kanunu kendisi düzenlemiştir. Örneğin Av.K.m171 bu şekildedir. “Avukatlık Sözleşmesi”, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Avukatlık Kanunun 163. Maddesinde, avukatlık sözleşmesi kenar başlığı ile “…belli bir hukuki yardımı ve meblağı yahut değeri kapsaması gerekir.” Şeklinde tanımlanarak iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğu belirtilmiştir.
Avukatlık mesleğine özgü iş görmenin konusu, müvekkilin mahkeme ve diğer resmi merciler önünde temsili olabilir. Hukuki ilişkilerin düzenlenmesine yardımcı olmak veya bir sözleşme taslağı ve şirket esas statüsü ya da vasiyetname hazırlamak, tapu ve ticaret sicil kayıtlarının incelenmesi, müvekkil menfaatlerinin korunması amacıyla, sözleşmelerin yapılması sırasında hazır bulunma, yazılı ve sözlü danışma gibi faaliyetler de olabilir.
Dünyadaki diğer hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk Hukuk Sisteminde de avukatla temsil istisnalar dışında zorunlu tutulmamıştır. Kişi, davaya ilişkin işlemlerini serbestçe yerine getirebilir, duruşmalarda kendisini temsil edebilir. İstisnalar kapsamında ise ceza mahkemelerinin bazı durumlarda zorunlu olarak avukat ataması vardır. Bu durumlar şu şekilde sıralanabilir:
-Şüpheli veya sanık çocuk, akıl hastası, sağır ve dilsiz veya kendini savunamayacak haldeyse,
-Sanık alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı yargılanıyorsa,
-Tutuklama talebi varsa, tutukluluk talebinin değerlendirilmesinde,
-Şüpheli veya sanık gözlem altına alınacaksa,
-Sanık duruşma düzenini tehlikeye sokacak davranışlar nedeniyle duruşma salonundan çıkartılmışsa,
-Sanığın kaçması halinde.
Diğer yandan telafisi imkansız zararlara yol açmamak, yargı önünde hak kayıplarına uğramamak adına belirli derecede uzmanlık gerektiren hukuk alanında bir avukattan gerekli desteği almak kişinin faydasına olacaktır. Yalnızca hukuki bir sorunla karşı karşıya kalındığında değil herhangi hukuk işlem öncesinde de bir avukata danışmak çoğu zaman büyük zararlar ile karşı karşıya kalmanızı önleyecektir.
Avukata danışmak, ilgili mevzuat hükmüne[1] göre, hukuki nitelik taşıyan her türlü iş, işlem ve danışma ücrete tabidir denilerek ücrete bağlı tutulmuştur. Belirtilen bu ücret yukarıda da açıklandığı üzere avukatlık asgari ücret tarifeleriyle belirlenir. Avukatlar ücretsiz danışma hizmeti de dâhil olmak üzere karşılık olmadan hiçbir görev yapamazlar çünkü bu haksız rekabet yaratır ve avukatın mesleğinin onuruna, avukatlık haklarına aykırı davrandığı gerekçesiyle baro tarafından idari yaptırıma çarptırılma ihtimali vardır.
[1] 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu 136. Maddesi
Türk Borçlar Kanunu ilgili maddesi[1] uyarınca vekalet, sözleşme uyarınca vekilin kendisine yükletilen borcu yerine getirmeyi üstlenmesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ilgili maddesi[2] uyarınca davaya vekalet, "kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına ilişkin yetkiyi kapsar." Vekaletname ise bir kişinin diğerini belli durumlarda kendi adına hareket edebilmesi, iş ve işlem yapabilmesi için resmi ve yazılı olarak yetkilendirdiği belgedir. Vekaletname genel veya özel olmak üzere iki şekilde çıkartılabilir. Genel vekaletname, özel vekaletname gerektiren durumlar[3] hariç tutulmak üzere tüm dava ve takiplerde temsili mümkün kılar.
Bir avukata kendisi temsil etmesi için vekaletname çıkartmak isteyen kişi, nüfus cüzdanı veya pasaportla notere başvurarak vekaletin ne için olduğunu açıklamak suretiyle vekaletname çıkartılmasını isteyebilir.
[1] 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 502. Maddesi
[2] 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 73. Maddesi
[3] Özel vekaletname gerektiren durumlar için: HMK 74. Maddesi
Vekalet ücreti olarak da bilinen avukatlık ücreti, sözleşme serbestisi sınırları içerisinde, ilgili mevzuata aykırı olmamak kaydıyla, her sene Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı (TBB) tarafından yayımlanan tarifelerden az olmamak üzere hukuki bir hizmet sunmak ve faydalanmak adına taraflarca serbestçe kararlaştırılabilir.
Her sene TBB Başkanlığı asgari ücret tarifesi yanı sıra bağlı bulunulan Baro tarafından da tavsiye edilen asgari ücret tarifeleri yayımlanır. Örneğin Ankara Barosu tarafından 2022 yılı için tavsiye edilen ikinci avukatlık asgari ücret tarifesi resmi sitelerinde yayımlanmıştır.