Bu makalemizde Fazla mesai alacağı kapsamında değerlendirilmesi gereken günlük çalışma sürelerinden sayılan halleri ele alacağız.
Emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişim gücü faktörlerinden emek faktörünü biçim almak noktasında mevzubahis etmeyen kapitalist düzende işçiyi korumak yalnızca devlet müdahalesi ile sağlanmaktadır. Çalışma süresi de dünya çapında sanayileşmenin yaygınlaşmasıyla önem kazanmış, devlet müdahalesi ile düzenlenen bir kavramdır. Üretim araçlarının özel kesimin elinde olması, kişi ve kurumların kendi çıkarlarını kuralsızca maksimize edemeyecekleri gibi işçilerin çalışma esasları üzerinde sınırsız tasarruf hakkı da vermemektedir. Bu anlamda işçinin korunması için çalışma süreleri de tamamen işverenlerin inisiyatifine bırakılmamış olup emredici nitelikteki kurallarla düzenlemeye tabi tutulmuştur.
Fazla Çalışma Kavramı
İş Kanununa göre normal şartlarda bir işyerindeki çalışma süresi haftalık en çok 45 saattir. Haftalık 45 saati aşan çalışmalar fazla süreli çalışma olarak nitelendirilirken, haftalık çalışma saatinin 45 saatin altında belirlendiği durumlarda belirlenen süreyi aşmak fazla sürelerle çalışma olarak nitelendirilmiştir. Fazla çalışma yapan işçi, her bir saatlik fazla çalışma için saatlik ücretinin yüzde elli arttırılmasıyla hesaplanan miktar kadar ücret alırken, fazla sürelerle çalışma yapan işçi her bir saatlik fazla sürelerle çalışma için saatlik ücretinin yüzde yirmi beş arttırılmasıyla hesaplanan miktar kadar ücret alacaktır. Öte yandan işçiye haftada en az bir gün hafta tatili verilmesi zorunlu olduğu gibi günlük çalışma süresi 11 saati ve gece çalışması 7.5 saati aşamaz. 475 sayılı İş Kanunun yürürlükte olduğu dönemde öğretide çoğunlukla günlük iş süresinin üzerindeki çalışmalar fazla çalışma olarak değerlendirilmekte ve ayrıca haftalık 45 saatlik çalışma süresinin aşılmasının gerekmediği görüşü benimsenmekteydi.[1] Bu görüşe katılmakla birlikte iş süresinin aşılması kavramı yalnızca haftalık 45 saati aşmak hususunda aranmamalı, günlük iş süresinin aşılması da fazla çalışma kapsamında değerlendirilmelidir.
Günlük Çalışma Sürelerinden Sayılan Haller
İş Kanunu bazı işlerin niteliğine bağlı olarak veya sosyal düşüncelerle, işçinin fiilen iş görmediği veya işgücünü fiilen işverenin emrine tahsis etmediği bazı süreleri de işçinin günlük çalışma süresinden saymıştır. Fiilen çalışılmadığı halde günlük çalışma süresinden sayılan bu süreler, “farazi çalışma süresi” olarak nitelendirilmiştir.[2]
İş Kanunu madde 66: “Aşağıdaki süreler işçinin günlük çalışma sürelerinden sayılır: a) Madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler. b) İşçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler. c) İşçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler. d) İşçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işveren evinde veya bürosunda yahut işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesi suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği süreler. e) Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler. f) Demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler. İşin niteliğinden doğmayıp da işveren tarafından sırf sosyal yardım amacıyla işyerine götürülüp getirilme esnasında araçlarda geçen süre çalışma süresinden sayılmaz.”
Öğretideki bir görüşe göre “işçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işveren evinde veya bürosunda yahut işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesi suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği sürelerin” günlük çalışma sürelerinden sayılacağı hükmü ve bunu herhangi bir şekilde kısıtlamaması dikkate alınarak günlük çalışma sürelerini aşan yolda geçen sürelerin çalışılmış gibi göz önünde bulundurulup değerlendirilmesi gerekir.[3] Bu görüşe katılmakla birlikte, günlük çalışma süresi ifadesinden işçinin çalıştırılabileceği kanunda azami süresi belirlenen çalışma süresi değil de işçinin 24 saatlik süre içerisinde işverene bağlı olarak çalıştığı sürenin anlaşılması gerektiği[4] görüşü bütünüyle yanlıştır. Nitekim işçiler bu süre zarfında serbest gözükseler de tamamen serbest olmadıkları gibi yolda geçen sürelerin asli sorumlusu da işveren ve işin gereğidir. İşçinin çalıştırılmak üzere işyerinden başka bir yere gönderilmesi çalışma sürelerinden sayılmaktadır ve haftalık 45 saati aşan çalışmaların değerlendirilmesi noktasında yolda geçen süreler de baz alınıp hesaplama yapılmalıdır. Aynı şekilde demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler de aktif olarak çalışılmış gibi çalışma süresinden sayılarak haftalık 45 saati aştığı durumlarda fazla çalışma kapsamında değerlendirilmelidir.
Öte yandan İş Kanununun 74. maddesinin son fıkrasında süt izni “Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Bu bağlamda süt izninin kullanılması şartları kadın işçi olmak, bir yaşından küçük çocuk sahibi olmak ve emziriyor olmak olarak sayılabilir. Bu düzenlemenin ayrıntısız ve eksik olduğu kanaatinde olmakla birlikte söz konusu şartların istisnai haller kapsamında da değerlendirilmeye alınması gerektiği görüşündeyiz. Nitekim emziriyor olmak şartı ele alındığında doğum yapmış bir kadının süt izninden faydalanabilmesi için çocuğun emzirilmesi veya biberon aracılığıyla anne sütü yahut devam sütü ile beslenmesi madde kapsamında önemsiz görünmektedir.[5] Bu kapsamda annesi olmayan çocuğun babası tarafından beslenmesi, emzirmeyen annenin çocuğunu beslemesi ve 1 yaşından büyük çocukların ebeveynleri tarafından beslenmesi hususu dikkate alınmalı, süt izninde geçen süreler de haftalık 45 saatlik çalışma süresini aştığı takdirde fazla mesai kapsamında değerlendirilmelidir.
Özet olarak günümüzde fazla çalışma ücreti hesap edilirken işçinin çalışma sürelerinden sayılan haller genellikle dikkate alınmıyor olsa da kanun açık ve nettir. İş Kanununda düzenlenen farazi çalışma süreleri ile aktif çalışılan süreler bir tutulup fazla süreli veya fazla sürelerle çalışma kapsamında birlikte değerlendirilmeli ve bu kapsamda işçi hakları tesis edilmelidir. Fazla mesai kapsamında hesaplama yapılırken farazi çalışma hallerinin işin niteliğinden kaynaklanmış olmasını aramak kanunun işçi aleyhine yorumlanmasından başka bir şey değildir. İlgili Yargıtay kararları aşağıda sunulmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E:1970,/501 K:1970/600 21.10.1970 T.
“Yol inşaatı ve onarımı, iş görüldükçe ilerleyen ilerledikçe başka sahalara intikal eden işlerdendir. (…) vasıtalarda geçen zamanın iş müddetinden sayılabilmesi için bu mahiyette bulunmaları, yani götürüp getirmenin (işin mahiyetinden doğma deyimin), maddede örneği verilen işlerin icra şekline ve iş yerlerinin niteliğine göre anlaşılması ve uygulanması icap eder”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E. 2013/1986, K. 2014/296, 17.01.2014 T.
“Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının işe gidiş gelişlerinde serviste geçirdiği süre de çalışma süresinden sayılarak fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 66. maddesi gereğince madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler, işçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler, demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler işçinin günlük çalışma sürelerinden sayılır.”
Yargıtay – 22. HD., E. 2015/18414 K. 2015/32320 T. 26.11.2015
“-Davacı işçinin, fazla mesai yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 66. maddesi gereğince madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler, işçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler, demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler işçinin günlük çalışma sürelerinden sayılır. Aynı maddenin son fıkrasına göre ise, işin niteliğinden doğmayıp da işveren tarafından sırf sosyal yardım amacıyla işyerine götürülüp getirilme esnasında araçlarda geçen süre çalışma süresinden sayılmaz. Somut olayda, davacının şoför olarak çalıştığı işyerinin hızlı tren yolu yapımı inşaat sahası olduğu anlaşıldığından mahkemece, 4857 sayılı Kanun’un 66. maddesine göre, davacının işe gidiş gelişlerinde serviste geçirdiği bir saatlik sürenin de çalışma süresinden sayılarak fazla mesai ücret alacağı hesaplanmalıdır. Kaldı ki, dava konusu alacak istekleri ile ilgili seri açılan davalarda, (Dairemizin 2014/21417, 21549, 24031, 24032, 31690, 31657 esas sayılı dosyaları) davacıların işe gidiş gelişlerinde serviste geçirdiği bir saatlik sürenin çalışma süresinden sayılarak fazla mesai ücret alacakları belirlenmiş ve bu doğrultuda verilen kararlar Dairemizce kabul görmüştür. Mahkeme tarafından 4857 sayılı Kanun’un 66. maddesinin son fıkrası hükmü dikkate alınmadan, yanlış değerlendirme ile davacının işe gidiş gelişlerinde serviste geçen sürenin çalışma süresinden sayılmaması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
KAYNAKLAR:
[1] Ekonomi, Münir: İş Hukuku, C.1, Ferdi İş Hukuku, B.3, İstanbul 1984, s. 294.; Akyiğit, Ercan: İş Kanunu Şerhi Ankara 2001, s. 1205.; Süzek, Sarper: İş Hukuku, İstanbul 2002, s. 491.
[2] Eyrenci- Taşkent- Ulucan, İş Hukuku, s. 195, Mollamahmutoğlu, ., s. 669.
[3] Nuri Çelik, İş Hukuku Dersleri, İstanbul, 2008, s. 312.
[4] Sezgi Öktem Songu, Türk İş Hukuku’nda Çalışma Süresinin Düzenlenmesi, İzmir, 2007, s. 146-147
[5] Ebru Erener Yılmaz “Türk İş Hukukunda Süt İzni”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, Haziran 2020, s.389