Mirasçılık Belgesi (Veraset İlamı) Nedir ?
Mirasçılık belgesi murisin vefatından sonra düzenlenen, miras bırakan ile mirasçılar arasındaki kanuni veya ölüme bağlı tasarrufla oluşan bağı gösteren, mirasçıların mirasın açıldığı anda sağ olduklarını / doğduklarını (ceninin) ve kimlerin hangi oranda mirasçı olduğunu gösteren resmi bir belgedir. Mirasçılık belgesinde murisin adı ve soyadı, hangi tarihte doğduğu, TC kimlik numarası ve hangi tarihte vefat ettiği, geriye mirasçı olarak kimlerin kaldığı bilgileri yer almakla beraber, mirasın kaç pay olduğu ve mirasçılardan hangisine ne kadar pay düştüğü bilgisi yer almaktadır.
Mirasçılık Belgesi (Veraset İlamı) Nasıl Temin Edilir ?
Vefat eden kişinin kanuni mirasçısı iseniz, mirasçılık belgesi çıkarmak için izleyebileceğiniz iki yol bulunmaktadır. Bunlardan ilki Sulh Hukuk Mahkemesine, ikincisi ise Notere müracaat etmektir. Ancak unutulmamalıdır ki mirasçılık belgesi çıkarılabilmesinin öncelikli şartlarından biri başvuru öncesinde mirasçı olunan kişinin ölüm kaydının nüfus siciline işlenmiş olmasıdır. Kural olarak defin işlemlerinde kullanılan ölüm belgesi belediyeler tarafından nüfus müdürlüğüne gönderilmektedir ancak Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat ettiğinizde bu kaydın düşülmemiş olması yargılama sürecini lüzumsuz uzatacağından (kurumlar arası resmi yazışmalardan kaynaklı sürecin uzadığı yargılamalarda görüldüğü gibi, mahkemece tarafınıza süre verilerek ölüm kaydının Nüfus Müdürlüğünde kayıtlara işlenmesi de istenebilmektedir) dava öncesinde halledilmiş olması daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz. Yine Notere müracaat edildiğinde Mirasçılık Belgesinin (Veraset İlamı) miras bırakanın kayıtlarda sağ olduğunun görülmesi üzerine verilmesi mümkün olmamaktadır.
Sulh Hukuk Mahkemesinde İzlenecek Yol
Öncelikle mirasçı olduğunu düşünen veya kayıtlarda mirasçı olarak görünen kişiler Sulh Hukuk Mahkemesine hasımsız olarak müracaat ederek dava yolu ile mirasçılık belgesi çıkarılmasını / verilmesini talep edeceklerdir. Bu dilekçede murisin bilgileri, vefat ettiği tarih, mirasçı olarak kimlerin kaldığı, murise ne şekilde mirasçı olduğu ve bu belgenin hangi amaçla istenildiğinin açıklanması gerekmektedir. Bahse konu dilekçe örneği aşağıda yer almaktadır. Mirasçılık belgesi ile ilgili davalarda görevli mahkeme (hem Türk Medeni Kanunu 598. Madde hem de Hukuk Muhakemeleri Kanunu 383. Madde uyarınca) Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu gibi, yetkili mahkeme de genel yetki kuralları uyarınca miras bırakanın (murisin) yerleşim yeri veya mirasçıların her birinin bulunduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Sulh Hukuk mahkemesinden alınacak Mirasçılık Belgesi (Veraset İlamı) hasımsız olarak istenilen ve iptal edilinceye kadar da mirasçılık sıfatını kanıtlayan, tereke üzerinde tasarruf imkanı sağlayan belgedir. Mirasçılık Belgesinde bilinen tüm mirasçıların gösterilmesi şarttır. Mirasçıların belirlenmesinde esas alınabilecek kayıtlar; Nüfus kayıtları, Tapu kayıtları, Kayda esas belgeler, İskan belgeleri ve kayıtları, tanık beyanları vb.
Notere Müracaatta İzlenecek Yol
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 19’uncu maddesi gereğince Sulh Hukuk Mahkemesi dışında Noterlere de mirasçılık belgesi verme yetkisi tanınmış, bu yetki 598’inci maddenin birinci fıkrası değiştirilerek gerçekleşmiştir.
Notere müracaatta bulundurulması gereken belgeler / evraklar ve müracaat öncesinde yapılacaklar şu şekildedir;
- T.C kimlik belgesi,
- Miras Bırakan kişiye ait T.C. Kimlik Numarası, (bilmiyorsanız noterlikte tespit edilecektir),
- Noter tarafından verilecek başvuru formunun doldurulmuş ve imzalanmış hali (Noterden temin edilecektir),
- Nüfus kayıtlarının doğruluğunun önceden kontrol edilmiş olması. Eğer eksiklik var ise Nüfus Müdürlüğüne yönlendirme ile kesikliklerin tamamlanması istenilmektedir.
Şu durumlarda mirasçılık belgesi Noter tarafından verilmez;
- Miras Bırakan ile Mirasçılık Belgesi talep eden kişinin;
– Soybağının tespit edilememesi,
– Mirasçılık Belgesi talep eden kişinin yasal Mirasçısı olmaması, - Miras Bırakan kişinin;
– 23/11/1990 tarihinden önce vefat etmiş ve eşinin sağ olması,
– 04/04/1926 tarihinden önce vefat etmiş olması,
– Vasiyetnamesi bulunması, - Miras Bırakan kişinin ya da mirasçılardan herhangi birinin;
– Evlatlık olması,
– ‘GAİP’ olması,
– Mirasçılarından herhangi biri ile aynı gün vefat etmiş olması,
– Vatandaşlıktan çıkarılmış ya da birden çok vatandaşlığa sahip olması,
Noter tarafından belgenin verilemeyeceğinin bildirilmesi durumunda ret gerekçesini içeren “Red Belgesi” verilmektedir.
Doğal Afetlerde Nüfus Kayıtlarının Düzeltilmesinin Usulü; Ölüm Karinesi ve Gaiplik
Üzerinde durulması gereken önemli bir husus doğal afetlerde kişilerin yakınlarını veya yetkililerin kimliklerini tespit edemedikleri kişileri defnetmek zorunda kalmasıdır. Bu konuya da kısaca değinmek gerekirse; Doğal afetlerde vali veya kaymakamca görevlendirilen memurlar doğal afet sonucu vefat eden şahsın öldüğüne ilişkin bilgiyi Nüfus Müdürlüğüne iletmektedir. Ancak doğal afetin boyutunun kontrol edilemeyecek noktaya gelmesi halinde aileler ve yetkililer tarafından bazen zorunlu olarak kayıtsız ve kimliği belirlenmeden yapılan definler sonucu Nüfus Müdürlüğüne kayıt düşülmediğinden kişilerin hala hayatta olduğu kabul edilir. Dolayısı ile bu durumda şifahi bilgiye dayanılarak ölüm kaydının düşülmesi de mümkün olmamaktadır. Peki ölüp ölmedikleri tespit edilemeyen bu kişilerin (kayıp kişilerin) Nüfus Kayıtları nasıl düzeltilecektir ? Yaşayıp yaşamadıkları tespit edilemeyen bu kişiler için Nüfus Kaydının düzeltilmesinde iki yoldan / iki hükümden faydalanmak mümkündür. Bunlar; Ölüm Karinesi ve Gaiplik.
Ölüm Karinesi ve Gaiplik Nedir ve Bu Hükümlerin Uygulanması İçin Nasıl Bir Usul İzlenir ?
Ölüm Karinesi; Eğer ölüme sebebiyet verecek olay içerisinde (örneğin; deprem, sel vb doğal afetler gibi) kişi kaybolmuş yani cesedine ulaşılamamış ve ölümüne kesin gözle bakılıyor ise bu durumda ölüm karinesinden bahsedebiliriz. Bu durumu biraz açmak gerekirse; Ölümüne kesin gözüyle bakılması hali ölüme sebebiyet veren olayın hayatın olağan akışı içerisinde edinilen deneyimlerden sağ kurtulmasının imkansız olarak kabul edilmesidir. Vefat ettiğine kesin gözü ile bakılan kişinin cesedine ulaşılmama hali ise cesedin hiç bulunamamış olması olabileceği gibi cesetler içerisinde teşhis ve tespit edilememe hali de olabilir. Kişinin ölü olarak kabul edilebilmesi için ayrıca bir mahkeme kararına ihtiyaç duyulmaz. Bu durumda vefat ettiğine kesin gözü ile bakılan kişinin kişisel durum siciline (nüfus kütüğünde) o yerin en büyük mülki amirinin emri ile ölüm kaydı düşülür. (MK m 44/II) Bunun sonucunda da aynen ölüm olaylarındaki gibi işlemler gerçekleştirilir, yani ölüme ilişkin tüm sonuçlarını doğurur.
Gaiplik; Eğer ölüme sebebiyet verecek olay içerisinde (örneğin; deprem, sel vb doğal afetler gibi) kişi kaybolmuş veya uzun zamandır haber alınamıyor ise bu durumda “gaiplik”ten bahsedebiliriz. Yani Gaiplik durumunda ikili bir ayrıma gidilmektedir;
1-) Uzun Zamandan Beridir Haber Alınamama: Yerleşim yeri bilinmeyen, uzun zamandan beridir haber alınamayan, bu bilinmezliğin de uzun zamandan beridir devam etmesi durumudur. Bu durumda kişi hakkında Gaplik kararı verilebilmesi için son haber alma tarihinden itibaren 5 yıl geçmesi gerekmektedir.
2-) Ölüm Tehlikesi İçinde Kaybolma: Kişinin içinde kaybolduğu durum normal hayat deneyimlerine göre kazadan sağ kurtulma olasılığını çok aza indirgediği durumdur. Bu durumda kişi hakkında Gaplik kararı verilebilmesi için son haber alma tarihinden itibaren 1 yıl geçmesi gerekmektedir.
Gaiplik kararı için talepte bulunabilecek kişiler MK m 32/I’de “hakları ölüme bağlı kişiler” olarak belirtilmiş olup bunlar; bir kimsenin ölümü ile hak kazanan veya bir yükümlülükten kurtulanlar olarak nitelenebilir. Medeni kanunun m 32/I’in dar bir yoruma tabi tutulduğu izahtan varestedir zira bu durumun gaibin haklarına esaslı zarar verdiği açıktır. Gaiplik kararında görevli Mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir ve yetkili mahkeme durumu bilinmeyen kişinin Türkiyede son yerleşim yeri mahkemesi, kişinin Türkiyede yerleşim yeri yoksa yetkili mahkeme nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer mahkemesidir. Bu da yoksa bu durumda anne veya babasının kayıtlı bulunduğu yer mahkemesidir.
SONUÇ: Ölüm Karinesi ile Gaiplik arasındaki en önemli farkların başında süre ve başvuru usulü gelmektedir. Zira Ölüm karinesinin söz konusu olabileceği durumlarda öldüğü düşünülen kişinin mirasçılarından herhangi biri Nüfus Müdürlüğüne bir süre geçmesini beklemeden yazılı olarak başvuruda bulunabilir. Gaiplik durumunda ise sağ olma ihtimali bulunan ancak kendisine ulaşılamayan kişinin mirasçıları murisin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine en erken gerçekleşen olayın (örneğin; deprem, sel vb doğal afetler gibi) üzerinden bir yıl geçmek koşulu ile, uzun zamandan beridir haber alınamıyor ise 5 yıl geçmek koşulu ile müracaat edebileceklerdir. Kısaca özetlemek gerekirse;
- Ölüm Karinesi hükümlerinin uygulanabilmesinin mümkün olduğu durumlarda; Herhangi bir beklenilme söz konusu olmadan Nüfus Müdürlüğüne dilekçe ile,
- Gaiplik hükümlerinin uygulanabilmesinin mümkün olduğu durumlarda; Olayın meydana geldiği tarihi izleyen bir yılın veya uzun zamandan beridir haber alınamama tarihinden itibaren 5 yılın geçmesinin arından Sulh Hukuk Mahkemesinde dava yolu ile süreç takip edilecektir.
*** 6 Şubat 2023 depremi sonrası OHAL ilan edilen illere ilişkin mirasçılık belgesinin alınması konusunda getirilen düzenleme;
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Sayı : E-73640249-045.02[02]-39-2023-138/6004 ve 24.02.2023 tarihli yazısı ile OHAL ilan edilen illerde bulunan veya yaşanan deprem felaketi nedeniyle OHAL ilan edilen illerden ayrılmak zorunda kalanların;
– Ülke çapındaki tüm sulh hukuk mahkemelerinden mirasçılık belgesi almak için talepte bulunabilecekleri,
– 4539 sayılı Kanununda yer alan başvuru ve temsile ilişkin kolaylaştırıcı düzenlemelerin ve istemleri halinde adli yardımdan yararlandırılmalarına ilişkin hükmün dikkate alınması gerektiği,
– Kanunda sayılan istisnalar dışında ülke çapındaki tüm noterliklerden mirasçılık belgesi almak için talepte bulunabilecekleri
– Mirasçılık belgelerinin düzenlenmesinde öncelikle resmi kayıtların esas alınması, resmi kayıt bulunmaması halinde diğer muteber delillerin ikame edilmesi gerektiği,
– Hangisinin önce veya sonra vefat ettiği tespit edilemeyenlerin aynı anda ölmüş sayılacaklarının ve aynı anda ölmüş sayılmaları nedeniyle birbirlerine mirasçı olamayacaklarının dikkate alınması gerektiği,
– Çekişmesiz yargı kararlarından olan mirasçılık belgesinin maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği,
hususunda bilgilendirme sulh hukuk mahkemelerine ve noterlere yapılmıştır.