Tıpta Uzmanlık Eğitimi Alan Yabancı Uyruklu Öğrencilere Ek Ödeme Yapılamayacağına İlişkin İDDK Kararı

Danıştay İDDK

ESAS NO: 2023/ 2867

KARAR NO: 2025/772

KARAR TARİHİ: 09/04/2025

Aynı hastanede, aynı nöbeti tutan, aynı hastaya bakan iki doktordan birinin, sadece yabancı uyruklu olduğu için diğerinden farklı bir ödeme alması adil midir? Bu soru, uzun süredir devam eden bir hukuki tartışmanın merkezinde yer alıyor. Hekimler, idareler ve mahkemeler arasında gidip gelen bu konuda, yakın zamanda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2023/ 2867 E. , 2025/772 K.  İle son noktayı koyan bir karar verdi.

 

Bu karar, yabancı uyruklu asistan doktorların ek ödeme (döner sermaye) alıp alamayacağı konusundaki belirsizliği ortadan kaldırıyor. Ancak kararı önemli ve analize değer kılan, daha önceki Anayasa Mahkemesi yorumunun işaret ettiği yönün tam aksine bir sonuca varmasıdır. Bu yazıda, bu karmaşık kararın en çarpıcı dört çıkarımını ve “eşit işe eşit ücret” ilkesinin neden bu davada uygulanmadığını sade bir dille ele alacağız.

Anayasa Mahkemesi Işığında Verilen “Eşitlik” Kararı Temyizde Bozuldu

Davanın ilk aşamasında süreç, yabancı uyruklu doktorların lehine işliyordu. Danıştay Sekizinci Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) daha önceki bir yorumunu temel alarak yabancı doktorlara ek ödeme yapılmamasının hukuka aykırı olduğuna hükmetmişti. Bu ilk kararın hukuki dayanağı son derece güçlüydü: Anayasa’nın 153. maddesi gereği AYM kararları “yargı organlarını da bağlar.” Dolayısıyla Daire, AYM’nin “Türk vatandaşı olup olmama temelinde yapılan farklı muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı” yönündeki tespitini esas alarak, bu farklı uygulamanın ayrımcılık yasağını ihlal ettiği sonucuna varmıştı.

 

Ancak Sağlık Bakanlığı’nın temyiz talebi üzerine dosya, Danıştay içindeki nihai karar ve temyiz mercii olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na (İDDK) gitti. Kurulun verdiği karar, sadece alt mahkemenin kararını bozmakla kalmadı; aynı zamanda yüksek yargı organları arasında anayasal yorum farkından kaynaklanan köklü bir kırılmayı ortaya koydu. Bu bozma kararı, alt mahkemenin AYM içtihadına dayanan yorumunu reddederek, idari yargının konuya bakışını kökten değiştirmiştir.

Kilit Argüman: “Farklı Hukuki Statü, Ayrımcılık Değildir”

Danıştay İDDK’nın nihai kararının merkezinde yatan en önemli argüman şuydu: Yabancı uyruklu asistan doktorlar ile Türk vatandaşı asistan doktorlar “aynı hukuki durumda” değildir. Mahkemeye göre, Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen meşhur “eşitlik ilkesi”, yalnızca hukuki durumları birebir aynı olan kişiler arasında bir güvence sağlar.

 

Bu mantık çerçevesinde Kurul, hukuki statüleri farklı olan bu iki gruba farklı kuralların uygulanmasının Anayasa’ya aykırı bir “ayrımcılık” teşkil etmediği sonucuna vardı. Karara göre bu farklı muamele keyfi olmayıp, aksine “nesnel, meşru ve makul sebeplere” dayanmaktadır. Peki mahkeme, bu soyut “farklı statü” kavramını hangi somut gerekçelerle doldurdu?

“Farklı Statüyü” Oluşturan Somut Nedenler

Kurul, iki grup arasındaki “farklı hukuki statü” argümanını şu somut gerekçelere dayandırdı:

 

  • İstihdam İlişkisi: Türk uyruklu asistanlar, eğitimleri süresince Bakanlık veya üniversitelerle “memur veya kamu görevlisi statüsünde bir istihdam ilişkisi” kurmaktadır. Yabancı uyruklularda ise böyle bir istihdam bağı bulunmamaktadır.
  • Temel Amaç: Yabancı uyruklular Türkiye’ye bir istihdam ilişkisiyle (çalışma amacıyla) değil, yalnızca eğitim almak amacıyla geliyorlar. Bu durum, onları bir kamu “personeli” olmaktan çok, bir “öğrenci” statüsüne yaklaştırmaktadır.
  • Eğitime Giriş: Yabancı uyruklu hekimler, Türk meslektaşlarından farklı olarak, kendilerine özel ayrılan kontenjanlar ve girdikleri farklı bir sınav ile uzmanlık eğitimine başlıyorlar.
  • Mali Yükümlülük: Eğitime başlarken “Türkiye’deki giderlerinin karşılanacağını belirten bir belge” sunma zorunlulukları bulunuyor. Bu, mali olarak kendi kendilerine yeteceklerini taahhüt ettikleri anlamına geliyor.
  • Zorunlu Hizmet: Eğitimlerini tamamladıktan sonra, Türk doktorlar gibi Devlet Hizmeti Yükümlülüğü’ne tabi olmuyorlar.
  • Görevlendirme İstisnası: Deprem, salgın gibi olağanüstü durumlarda, Türk meslektaşlarının aksine başka il veya kurumlarda geçici olarak görevlendirilemiyorlar.

 

Bu maddeler, mahkeme nezdinde iki grubun hukuken neden “eşit” kabul edilemeyeceğinin ve neden farklı mali düzenlemelere tabi tutulabileceklerinin kanıtı olarak sunuldu.

Ödeme İçin Yasal Dayanak Yok

Mahkeme, tüm bu statü farklılıklarından hareketle nihai sonuca ulaştı: Mevcut kanunlarda, yabancı uyruklu asistan doktorlara döner sermaye ek ödemesi yapılmasını zorunlu kılan açık bir yasal düzenleme yoktur.

 

Kararın mantığını pekiştiren ve daha önceki bir karara atıfta bulunulan kilit ifade şu şekildedir:

“Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödemesi yapılabilmesi için yasal düzenleme bulunmadığından uzmanlık eğitimine devam ederken döner sermaye ödemesinden yararlanmaları mümkün olmadığı gibi, Türk uyruklu öğrenciler ile aynı statüde değerlendirilmelerine de hukuken olanak bulunmamaktadır.”

 

Bu alıntı, durumun yasal bir boşluktan veya unutulmuş bir haktan ziyade, iki grubun farklı statülerde olmasının doğal ve hukuka uygun bir sonucu olarak görüldüğünü net bir şekilde ortaya koymaktadır.

 

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun bu emsal kararı, yabancı uyruklu asistan doktorların hukuki statüsünü “personel” veya “memur” yerine kesin bir dille “öğrenci” olarak tanımlıyor ve bu statü farkının mali haklarda da belirleyici olduğunu tescilliyor.

 

Bu karar, hukuki statülerin netleştirilmesi açısından önemli bir adım olsa da, fiilen aynı işi yapan hekimler arasındaki mali farklılıkların etik ve pratik sonuçları üzerine yeni bir tartışma başlatıyor: Kamu hizmetinde “yapılan işin niteliği” mi, yoksa “personelin hukuki statüsü” mü öncelikli olmalıdır?

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2023/ 2867 E. , 2025/772 K. ilişkin harita
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2023/ 2867 E. , 2025/772 K. ilişkin harita

 

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2023/ 2867 E. , 2025/772 K.tam metni aşağıdadır;