Muris muvazaası ispat olunamazsa tapu iptal tescil talebi de tenkis talebi de reddedilir

Yargıtay Kararı

ESAS NO: 2021/9408

KARAR NO: 2022/7462

KARAR TARİHİ: 10.11.2022

 

DAİRE 1. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ  KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ 8.07.2021
NUMARASI 2019/128-2021/354
DAVACI ****** **********
VEKİLİ Av. Mesut Can TARIM
DAVALILAR ****** **********
VEKİLİ ****** **********
DAVA TÜRÜ TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

 

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis davası sonunda Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 08.07.2021 tarihli ve 2019/128 Esas, 2021/354 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacılar ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelenip gereği düşünüldü:

 

I. DAVA

 

Davacı, ortak mirasbırakanları ****** **********’in kayıt maliki olduğu 28813 ada 4 parsel sayılı taşınmazı, yaşlılığından ve ehliyetinin olmayışından yararlanarak aldığı vekaleti kullanan davalı ****** *****un, el ve işbirliği içinde olduğu diğer davalı ****** **********’a tapuda satış gibi göstererek temlik ettiğini, gerçekte bedelsiz devir yapıldığını, mirastan mal kaçırmanın amaçlandığını, gerçek satış yapıldığı düşünülse dahi vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, değerinin çok altında bir bedelle devir yapıldığını, murisin zararlandırıldığını, terekesinden satış bedelinin çıkmadığını, saklı payın ihlal edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının miras payı oranında iptali ile tescili, olmadığı takdirde satış bedelinin 1/2 sinin ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteğinde bulunmuş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.

 

II. CEVAP

 

1. Davalı ****** **********, dava konusu taşınmazın 125.000,00 TL bedel karşılığında diğer davalı ****** **********’a devredildiğini, mirasbırakana kendisi tarafından bakılıp gözetildiğini, satıştan elde edilen bedelin mirasbırakanın sağlık ve diğer ihtiyaçları nedeniyle harcandığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ****** *****, bedelini ödemek suretiyle çekişme konusu taşınmazı iktisap ettiğini, işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

 

III. MAHKEME KARARI

 

Konya 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.07.2010 tarihli ve 2009/416 E., 2010/270 K. sayılı kararıyla; iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

 

IV. TEMYİZ

 

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Birinci Bozma Kararı
Dairenin 14.03.2011 tarihli ve 2011/2645 E., 2011/2893 K. sayılı kararıyla; “…mirasbırakanın hukuksal ehliyetten yoksun bulunduğu ya da ehliyetli olmakla birlikte vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı kanısına varıldığı takdirde böyle bir davada pay oranında istekte bulunulamayacağından davanın reddedilmesi, aksi halde muvazaa veya tenkis araştırılmasının yapılması” gereğine değinilerek hüküm bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 08.01.2015 tarihli ve 2011/461 Esas, 2015/12 Karar sayılı kararıyla; muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle bu iddia yönünden talebin reddine, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle 62.500,00 TL bedelin tahsiline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
5. İkinci Bozma Kararı
Dairenin 19.11.2018 tarihli ve 2016/1039 E., 2018/14658 K. sayılı kararıyla; “…Somut olayda; bozma kararına uyulmakla ilgilileri yönünden usulü kazanılmış hak doğmasına karşın bu temel usul kuralı gözardı edilerek bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; bozma kararında, “ …mirasbırakanın hukuksal ehliyetten yoksun bulunduğu ya da ehliyetli olmakla birlikte vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı kanısına varıldığı takdirde böyle bir davada pay oranında istekte bulunulamayacağından davanın reddedilmesi, aksi halde yukarıda değinildiği üzere muvazaa veya tenkis araştırmasının yapılması.” gerektiğine işaret edilmiş ancak Mahkemece, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı ve kayıt maliki olan davalının da iyi niyetli olmadığı kabul edilmesine karşın, tazminata karar verildiği görülmüştür. Hâl böyle olunca; hükmüne uyulan önceki bozma kararında değinilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı kanısına varıldığı takdirde böyle bir davada pay oranında istekte bulunulamayacağından davanın reddedilmesi, aksi halde muvazaa veya tenkis araştırmasının yapılarak, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeksizin noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
6. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 08.07.2021 tarihli ve 2019/128 Esas, 2021/354 Karar sayılı kararıyla; davalı ****** ***** tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, satış bedelinin mirasbırakana ödenmediği, bu nedenle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davada pay oranında iptal tescil talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle bu talep yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkemece Verilen Karara Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
8. Temyiz Nedenleri
1. Davacı mirasçıları vekili temyiz isteminde özetle; vekalet görevinin kötüye kullanılması olgusunun somut olayda muvazaanın açıkça ispatı olduğunu, vekil tarafından dava konusu taşınmazın temlik edildiği ****** *****’ın vekilin yakın akrabası olduğunu, her ne kadar işlem vekaleten gerçekleştirilmiş ise de aslında söz konusu devrin muvazaalı olduğunu, tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalılar vekili temyiz isteminde özetle; Mahkemece 9.900,00 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmeliyken, 4.080,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, ehliyetsizlik, muris muvazaası, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
9.2.2. Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
9.2.3. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
9.2.4. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
9.2.5. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
9.3. Değerlendirme
9.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/6.) numaralı paragrafta yazılı şekilde karar verilmesi doğrudur. Davacı mirasçılar ve davalılar vekilinin işin esasına yönelik sair temyiz itirazları yerinde değildir.
9.3.2. Davacı mirasçıları ve davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalı ****** *****’un mirasbırakan tarafından Antalya 9. Noterliğinin 28.09.2007 tarihli ve 24708 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile genel yetkili vekil tayin edildiği, anılan vekaletname uyarınca davalı vekil ****** ***** tarafından dava konusu 28813 ada 4 parsel sayılı taşınmazın diğer davalı ****** *****’a 13.11.2007 tarihinde satış suretiyle devredildiği, davalı vekil tarafından dava konusu taşınmazın diğer davalı *****’ye gerçek bedeli ile satıldığı anlaşılmaktadır. Bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki, davacılar dava dilekçesinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis talebinde bulunmuş olmasına rağmen, tenkis isteği bakımından gerekçeli kararda bir değerlendirme yapılmadığı, dosya kapsamı ile çekişme konusu taşınmaz vekil tarafından bedeli karşılığında satıldığına göre, muris muvazaası hukuksal şartlarının bulunmadığı, aynı gerekçeyle tenkis şartlarının da oluşmadığı, bu istek bakımından da davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilmiş olması, ayrıca dava nispi vekalet ücretine tabi olup, esas bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen, harcı tamamlanan 70.000,00 TL üzerinden davalılar lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 4.080,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değil ise de, bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle doğru bulunan İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

 

V. SONUÇ

 

1. Açıklanan nedenlerle davacı mirasçılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davalılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulüne, Konya 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/128 Esas, 2021/354 Karar sayılı ve 08.07.2021 tarihli hükmünün; 3.bendinin hükümden tamamen çıkartılmasına, yerine 3.bent olarak “Davalılar davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesap edilen 9.900,00 TL vekalet ücretinin davacı mirasçılardan alınarak davalılara verilmesine,” cümlesinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla HMUK’nun 438/7. maddesi gereğince hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

Başkan Üye Üye Üye Üye
H. KAYA F. ERNALBANT İ. AYSAL F. DEMİR M. TEPE